sında- = sına-; calğanın çının sındaymın folk: yalanın, doğrulığun neresinde olduğunu meydana çıkaracağım.
sındal- = sınla- II.
sındaş-, evsafça denk olan.
sındat- = sınat-.
sındır-, 1. kırmak, yırtma; 2. iflâsa kadar götürmek.
sındırım: bir sındırım nan: bie dilim ekmek, bir parçacık pide.
sındırt-, et. sındır-‘ dan.
sınduu, 1. güzel, endamlı, iyi evsafa malik olan; sınduu cigit: yakışıklı delikanlı; 2. gibi, benziyen; çoyun sınduu: çöygen gibi ( dökme demir misilli).
sınğar, çiftin teki, yalnız, birlik (vâhit), egizdin sınğarı: ikiz çocukların biri; sınğar ötük: çizmenin teki; sınğar tizelep otur-: bir ayağını altına alarak oturmak (nitekim nişancı diz çökerek attığında böyle yapıyor); oşonun sınğarı: onun gibi.