sonun, 1. iyi, ala; sonun körünöt: 1) iyi görünüyor, 2) eğlenceli, zevkli görünüyor; 2. dilber (güzel kadın); 3. nahoş hal, felâket; başıma sandınğ sonundu: folk. başıma felaket getirdin; kör gözüpsünğ közümö adam körbös sonundu: folk. sen benim başıma kimsenin uğramadığı işi çıkardın.
sonundat-, bir işi iyi yapmak.
sonurka-, taaccup etmek; şaşmak; bir şeyi olağanüstü, tuhaf ve acaip saymak; bir şeye kapılmak, candan verilmek; sonurgabay turğan keppi?: taaccube değer söz değil midir?
sooda, f. ticaret; mamleket soodası: devletlik ticaret; sırkı sooda: harici ticaret; içki sooda: dahili ticaret; mayda sooda: es.bakkaliye ticareti; kolmo – kol sooda: parası peşin verilmek üzere yapılan ticaret; sooda kıl: ticaret yapmak.