şığır, a. 1. şiir; 2.harp seferi şarkısı.
şık I, 1. talih, saadet, muvaffakiyet; 2.teyamül; 3.istidat. kabiliyet; eldin satı aluuçuluk şığı: halkın satınalma kabiliyeti.
şık II: şık-şık: öküzü. ineği, buzağıyı keskin için kullanılan nida.
şıka-, sıkıştırmak, sım-sıkı tıkmak; tamakka şıka: tıka-basa yemek; köp şıkabasanğçı, cegençe ceyt: fazla zorlama, yiyebildiği kadar yesin; şıkay toldu: ağzına kadar doldu; tepeleme doldu; aşuuğa şıkay (yahut şıkap) barıp konduk: tam geçidin üzerine varıp geceledik.
şıkaala-, gizlice bakmak, kenardan bakmak, göz koymak, hedef edinmek.
şıkaalat-, et. şıkaala-‘dan.
şıkaaloo, gizlice bakmak, göz ucile bakmak.
şıkal-, şıkışmak. sım-sıkı doldurulmak; el üygö şıkalıp kaldı: halk eve tepeleme doldu.
şıkıbal, 1. itibar. hürmet; 2.saadet, talih.
şıkıbalduu, 1.nüfuzlu. muteber, muhterem; 2.mes’ut.
Dostları ilə paylaş: |