şıktuu, 1.yatgın hevesli; 2.kabiliyetli.
şıktuuluk, 1. yatkınlık, teyamül; 2.istidat, kabiliyet.
şıldınğ: şaka, alay; şıldınğ bol-: alaya duçar olamak, maskara olamak; şıldınğ kıl = şıldınğda.
şıldınğçıl, şakacı ,alaycı.
şıldınğda-, alaya almak.
şıldınğdaş-, müş. şıldınğda’-dan.
şıldınğdoo, alay etme, eğlenme.
şıldınğkor, k-f. alaycı, şakacı güldürücü şeyler söyliyen
şıldınğkorok = şıldınğkor.
şıldır, 1. şarıldama, hışıldama şarıldayan, hışıldayan; şıldır-şıldır: şarıl-şarıl; şıldır içeği: midenin hazmetmeyişi; şıldır sorpo: al. yavan çorba; 2. kad. demirci.
şıldıra-, şarıldamak, hışıldamak, hışırdamak;: arıktağı suu şıldırayt: arktaki su şarıldıyor.
şıldırak, çıngırak.
şıldırama, 1. şarıldayan, hışıldayan; 2.komuz’la çalınan bir melodinin adıdır (bk. komuz).
şıldırat-, et. şıldıra-‘dan.
şıldırkan, tütün kutusunun alt kısmındaki bir küçük halkadır, ki aly tıpayı açmaya yarar.
şılğan-, çeşitlere ayrılmış, seçilmiş; tefrik, tetkik edilmiş olmak.
şılı- 1. yüzmek, soymak, kemiklerden eti ayırmak,: 2. çaprazlamasına kesmek.
şılın-, müş. şılı_’dan; eki iyni şılınğanday salınğkı emes, ança da dığdayıp kötürülüp turbay: omuzları iğıi değil. ancak o kadar kalkık da değildir.
şılk, oynayan, sallanan.: sılk etip tüştü: beklenilmeksizin ve hızlıca düştü; şılk etme tar. bir silahın adı.
şılkılda-, 1. aynamak, sallanmak (diyelnm, iyi çakılmamış olan at na’lı hakkında); uzun şıkıldagan kerebet: uzun, gevşemiş karyola; 2.gevşemek, sölpümek.: şılkıldap uykusu kelip olturat: fena halde uykusu gelmiş oturuyor.
şılkıldak, boşamış, gevşemiş; sabı şılkıldak mokok kerki: sapı oynanayan kör keser.
Dostları ilə paylaş: |