şılkıldat-, et. şılkılda_’dan.
şılkıy-, gayet gevşemiş bir durumda bulunmak: cesaretini kaybetmek; şılkayıp cat-: serilerek yatmak.
şılp:şılp et_: bütün ağırlığile düşmek; ıslak bir yere, su birikintisine basmak.
şılpılda-, “şıl-şılp” gibi bir ses çıkarmak (diyelim, çizme içine geçen su hakkında).
şılpıldak, şılp_şılp gibi bir ses çıkaran.
şılta-, bahane bulmak, baştan savmaya çalışmak,: başınğa şıltaba!: başağrısını bahane etme!
şıltaş-, müş. şılta-‘dan.
şıltoo, bahane, sebep,vesile, taallül (yalandan bahanelerle bir işten kaçınma); şıltoosu menen: bahanesiyle.
şıltoolo-, bahaneler bulmak ve taallül etmek; birbirine şıltoolop catışat: (kabahatı, işi) birbirine yükletiyorlar.
şıltoosuz, taallül etmeden, savsalamadan.
şıluun. 1. çevik atik (başlıca, hayvan gövdesini çabucak parçalayan kimse hakkında; 2. başkalarının sırtından geçinen.
Dostları ilə paylaş: |