takaluu I, 1. naili; 2. mec. at; takaluudan tay kalbay keldi, tayluudan tay ak kalbay keldi: nallıdan tay geri kamadı, taylıdan da değnek geri kalmadı" (büyük küçük, derecesine, mevkiine bakmaksızın herkes geldi).
takaluu, işs. takal'dan
takana: kam takanasız yahut kam takanası çok: gamsız, kaygısız kedersiz.
takanasız, bk. takana.
takanç = takançik.
takançık, kendisine dayanılabilen nesne: dayanak.
takancıkta.. dayamak; takançıktap bas-: bir ayakla yere adamakıllı basarak, ötekisinin ucunu hafifçe yere dokundurarak, sekerek yürümek (topallamak); butun takançıktap basa albadı: acıyan ayağına hafifçe dayandı ve yürüyemedi.
takat, a. sabır, tahammül, takat ber -; baskıya karşı komak, dayanmak, mukavemet etmek.
takay-, sımsıkı, çok yakın, israrla takay işte-r özenle (sebatlılıkla) çalışmak; işençilikti foolşevikterçe takay iştöö menen aktoonu özünün milde ti dep esepteyt: özenle çalışmak suretiyle itimadı hakketmeyi kendisinin bir borcu sayıyor; planların takay turup turmuşka aşınp kelişken: kendi plânlarını onlar ısrarla tatbik ettiler; takay otur-: sıkışarak oturmak; munu takay oturğan kişi kılat: bunu yalnız üzerinde özenle duran adam yapabilir.