talkımla-, 1. deriyi yumuşatmak; 2. müzakere etmek, bir konuyu gereği gibi işlemek, münakaşa etmek.
talkuulan-, pas. talkujuda-'dan.
talkuuloo, 1. deriyi yumuşatma: 2. müzakere, işleme.
talma, sar'a; talması karmağan: 1) sar'ay a tutulmuş, 2) mec. taşkınlık ağrıyor.
talmalan-, 1. saradan mudarip olmak; 2. mec.taşkınlık etmek, kudurmak.
talmoorsu- bütkön boyum talmoorsup turat: bütün vücudum sızlıyor} ağrıyor.
talon, r. bono, talon.
taloo, yağma, talan.
talooçuluk, yağmagerlik.
taloolon-, kısmen kızarmak, pembeleşmek; beti kızarıp taloolonup turat: yüzü yer yer kusardı; kün taloolonup kızarıp çıktı: güneş kırmızı şualar saçarak doğdu.
taloon I, talan, yağma, çapul, saldı, rış;; taloon koy-: saldırmak; yağma etmek.
taloon II — talon.
taloonçu, yağmacı.
talootuu kocaman bir efsanevî sert kanatlı böceğin adıdır.
talp: talp etek: (kadın hakkında) hafif meşrep, bozuk.
talpağay, yayvan, basık; murdunun ucu talpağay: burnun ucu basıktır.
talpak, I. yün veya pamuk atarken sergi vazifesini gören, kurutulmuş tay derisi; talpağın taşka caydı mec.: onu soyup soğana çevirdi ve son nefesi kesilecek hale koydu; talpağı taşka cayıldı mec.: tarumar edilmiştir (pabucu dama atılmıştır); 2. biçimsiz.
Dostları ilə paylaş: |