tanğkığıy, ucu yukarıya kıvrılmış kanatları geniş olan (burun).
tanğsık, 1. taaccuuba değer, nadir olan; mağa bul tanğsık emes: bu beni hayrete düşürecek şey değil; 2. şiddetlle arzu edilen; şiddetle arzu eden; tanğsık emesmin: pek o kadar arzulu değilim.
tanğşı-, muhtelif şekillere girmek; türlü türlü ahenklere dökülmek (ses, şada hakkında).
tangşış-, müş. tağşı-'dan.
tanğtınğda. = tantı-.
tanğuu, 1. işs. tanğ-V'ten; küyöö tanğuu: bir düğün adetidir, ki şundan ibarettir: genç kadınlar güveyi -bağlarlar, o ise, onlara para vermek suretiyle kurtulmıya mecburdur; 2. bağ, köstek, bukağı; kolun çeçip tanğuudan folk.: elinin bağlarını çözerek.