tarbıyaloo, terbiye etme.
tarbıyaluu, terbiyeli.
tarbız, karpuz.
tarbiya = tarbıya.
tarçılık, darlık, sıkışıklık.
tardık, darlık; iç tardıgı: hasislik.
tarğıl, kara yolları bulunan kızıl (inek, öküz rengi).
tarı-, (manaca) tarıl-; terisi tarıp ketken: derisi daralmış (çabuk kızıyor, çabuk sinirleniyor).
tank I, a. târih; tabıyğat tariki: tarihi tabiî; madanıyat tariki: medeniyet tarihi.
tarık II, hasis, cimri.
tarık- III, 1. sıkıntı, zorluk hissetmek; 2. kuvvetten düşmek, gevşemek.
tarıkçı, tarihçi, müverrih.
tarıkı, a. târihî; tarıkı kün: tarihî gün.
tanktık, hasislik.
tarıl-, 1. daralmak, kısılmak, dar ve sıkışk olmak; 2. hasis olmak.
tanlt-, daraltmak.
tarın = taarm
tarıt- = tarılt-.
tarilke, r. tabak.
tariz, a. nevi, çeşit, kılık, şekil,, tarz.
Tarizdüü, benziyen, -gibi.
tark, çatırtıyı, kesik ve keskin sesi taklittir.
tarka-, ayrılmak, saçılmak, dağılmak; bulut tarkadı: bulut dağıldı; ması tarkadı: ayıldı.
tarkaş-, müş. tarka-'dan; cay caylarına tarkaştı: yerli yerine dağıldılar.
tarkat-, dağıtmak, üleştirmek, yaymak; tarkatıp ciberüü: dağıtma.
Dostları ilə paylaş: |