|
|
səhifə | 1615/1828 | tarix | 03.01.2022 | ölçüsü | 6,96 Mb. | | #48112 |
| tay- IV, 1. kaymak; 2. mec. eksilmeye yüz tutmak; coldon tay- : yoldan çıkmak; aldan tay- yahut karundan tay- : kuvvetten düşmek; andan mal taydı: o, servetini kaybetti; ölör ögüz baltadan taybayt ats. : ölmeye mahkûm olan öküz baltadan korkmaz; özünğ barıp sura, önğdü körsö, cüz tayat: kendin bizzat giderek iste. senin yüzünü görürse sıkılır ve reddedemez.
taya- , dayanmak; kün beşimge tayap kalğan kez ele: gün öğleye yaklaşmıştı; aşuunu tayap barıp konduk: geçide ulaşarak geceledik.
tayak, 1. değnek, baston asa; tayak ce- : dayak yemek dövülmek; tayak cegiz- : işi dayağa kadar götürmek; anğgeme muzoo emizer muzoo tayak cegizer ats. : sohbet (lakırdıya dalmak) buzağıya anasını emmek imkânı verir, bu hal ise, senin dayak yemene sebep olabilir; kara tayak es. al. münevverler zümresi; 2. kapı çerçivesinin uzun (amudî duran) süvesi; bosoğo- tayak bk. bosoğo.
Dostları ilə paylaş: |
|
|