tenğdiksizdik, denksizlik, müsavatsızlık.
tenğdöö, 1. denkleştirme; 2. mat. muadele.
tenğdüü, denkli, eşi bulunan, müsavi; özü tenğdüü adam: kendisi gibi adam, kendisine denk gelen adam.
tenğe- , denkleştirmek, müsavi kılmak; uzunu kırk metr tenğegen: boyu kırk metreye muadil olan.
tenğel- , denk gelmek, müsavi olmak; mağa tenğelbe! : sen benimle boy ölçüşme! balağa teneğlbe! çocukça hareket etme!
tenğelt- , denkleştirmek.
tenğeş- , boy ölçüşmek.
tenğeştir, 1. denkleştirmek, müsavi kılmak; 2. (uzunluk ve boy hususunda) mukayese etmek, karşılaştırmak.
tenğeştirüü, 1. denkleştirme; 2. karşılaştırma, mükayese.
tenğet- , et. tenğe- ’ den.
tenğge, 1. (Şimalî Kırgızlıkta) ruble. 2. (Şimalî Kırgızlıkta) bir ruble yahut 50 kapik kıymetinde olan gümüş sikke ; 3. (Cenubî Kırgızlıkta) 20 kapik; 4. çeç tenğge: kadın saç örgüsüne takılan gümüş ( daha ziyade gümüş paradan olan ) zinet; 5. tenğge çöp: bir çeşit yonca ( Medicago lupulina) .
tenğgeel, denk, müsavi, boy ölçüşebilen,rekabete muktedir olan.
Dostları ilə paylaş: |