tenğirey- , ucu yukarıya doğru çevrilmiş olmak (burun hakkında)
tenğiri, Tanrı.
tenğirsi- , aşırı derecede caka satmak.
tenğiz I, deniz.
tenğiz II, iyi arkadaşlık edebilen, uysal (insan hakkında) ; telegeyi tenğiz. bk. telegey.
tenğke = tenğge.
tenğkey- , kalın karınlı ve yürürken kıçını oynatır olmak.
tenğsel- , mevzun ve ağır bir surette sallanmak; bir parça sallanmak.
tenğseldir- , et. tenğsel-’ den.
tenğselgiç, saat rakkası.
tenğselt- , mevzûn ve ağır bir surette sallamak; bir yandan o bir yana sallamak.
tenseltüü, işs. tenselt-’ ten.
tenğselüü, mevzun ve ağır sallanma.
tenğsin- , kendini denk, müsavi saymak.
tenğşer- = tekşer- .
tenğşeril- = tekşeril- .
tenğşerüü = tekşerüü.
tenğtayla- : tenğtaylap aytış- : biri birinden geri kalmıyarak münakaşe etmek.
tenğtaylaş- , müş. tenğtayla-’ dan; tentayğlaşıp turat: (kuvvetçe ve biribirine karşı muamele v.s. itibariyle) biri birinden geri kalmıyorlar. biri birine denktirler.