tığızdık, 1. sıklık, darlık; 2. müstaceliyat.
tığuu, tıkma, sokma, tıkama.
tık I : tık ele turup kaldı: şıp diye duruverdi; tık tık etken = tıkıldağan (bk. tıkılda-) ; tık-tık cötöl- : kesik kesik öksürmek.
tık II . tıkmak, tıkamak, sokmak.
tıkan, derli toplu, çevik.
tıkandık derli topluluk, dikkat. meharet.
tıkçığıy, bünyesi kuvvetli olan tıknaz.
tıkçınğda- , hareketlerinde tıknaza benzemek.
tıkçınğdat- , zorla tıkmak.
tıkçıy- , küçük, şişmanca, sık. tıknaz olmak (insan hakkında) .
tıkılda- , kesik kesik ve sık sık takırtı yapmak; tıkıldap cötölüp atat: kesik kesik ve sık sık öksürüyor; tıkıldağan: aceleci.
tıkıldat- , et. tıkılda-’ dan; eşikti tıkıldattı: kapıyı vurdu ( sık sık ve kesik kesik) .
tıkır, 1. kıtırtı, kıtırdama; 2. olağanüstü, müstacel; tıkır buyruk: müstacel emir; tıkır cumuş: müstacel iş.
Dostları ilə paylaş: |