tike I. amuden, şakulî tarzda, doğruca; tike şayloo bir dereceli seçim; tike kara- : dik bakmak; bitine karay albayt: yüzüne doğruca bakamıyor; tikesinen turat: dim-dik duruyor; tikenğden turgun! : dik dur!
tike II, 1. (menfi ibarede) aslâ, katiyen, büsbütün; 2. (bu manayla daha ziyade bir tike yahut birtike) bir parça, azacık; bir tikesi: onlardan az bir kısmı (yahut bazıları) .
tike- III, dikmek, köz tike- : göz dikmek, gözü ayırmadan bakmak.
tikelen- , dim-dik, dikilip durmak.
tiken, diken (nebat; ak baş tiken: bir nevi dikenli bitki; töö tiken: deve dikeni, Circium, Carduus; mık tiken yahut temir tiken: Tribulus terrester otu.
tikendüü, dikeni mebzul veya dikenle örtülü olan; tikendüü cer: dikeni çok olan yer.