turuştuk, mukavemet, sebat, dayanma; turuştuk ber -: sebat göstermek, karşı komak, dayanmak.
turuuçu, ikamet eden, yaşayan (oturan), sakin.
tuş, 1. karşı yanda bulunan mahal; tuşumdağı: karşımdaki; tuş bol-: karşılaşmak, tesadüf etmek; tuş kelgen. karşısına çıkan, herhangi bir rast gelen; tüşünğ tuş kelsin!: ruyan uygun gelsin!; tuş kıl-: karşılaşmaya zorlamak; bugün mağa caman cerden tuş keldi: bugün benim işlerim yürümüyor, bugün beni hep muvaffakiyetsizlikler takip ediyor; tuş kiyiz, bk. kiyiz; 2. yön istikamet; kaysı tuşta?: hangi yönde; tuş-tuşunan duşman menen kurçalıp kalğan: her yandan düşmanla kuşatılmış; tuş tarapka: her yana tuş keldi cakka kete berişet: atlara binerek, herkes bir yana gitti; 3. zaman,an,fırsat; bizdin tuşubuzda: bizim zamanımızda; tak oşo tuşta: tam bu zamanda, tam o dakkada; ar nerse öz tuşunda kımbat: her işin zamanı var, her şey zamanında kıymetli; tulpar-tuşunda, külük-künündö ats.: savaş atı bir hadise zamanında işe yaradığı halde; yürük at her zaman (lazımdır); tenğ-tuş: denk (aynı seviyede insanlar hak.), yaşıt.