tuut, 1. doğum (hayvan hakk.); tuut önöktüğü: genel doğurma münasebetiyle görülen faaliyet; 2. (dişi hakkında) doğurma devresinde yahut doğurma önünde bulunan; tuut bee: doğurmak üzere bulunan kısrak; tuut koy: kuzulamak üzere olan koyun.
tuy-, duymak, sezmek (farkına varmak).
tuyak, 1. hayvan tırnağı (tuynak); ay tuyak: tek tırnaklı (daha ör. bk. ay ı, 2); aça tuyak mal: namussuzca (mes. çalmak suretiyle) kazanılan hayvanlar; tuyak pul es. başkasının mer’asında hayvan otlatma ücreti; 2. tar. hayvan otlatma mukabilinde devletin aldığı resim; tuyak kat: hayvan otlatmak için alınan bilet; 3. at tuynağı şeklinde olan gümüş külçesi; tay tuyak: 1) aynı külçenin tay tırnağı biçiminde olanı; 2) at tuynağından çoban ayakkabı; tayağım menen tay tuyağımdın karın kanğk ettirip aldım: asamla (şanğırdayan) bir darbe ile ayakkabımdan karı vurup düşürdüm; 4. baş (hayvan sayısı); cüz tuyak mal: yüz baş hayvan; cılkı tuyağının azayışı toktolup, cılkı bağuu öydölöy baştadı: at sayısının azalışı durdu ve at yetiştirme işi artmaya başladı; 5. nesil, zürriyet; tuyağı çok cok folk.: zürriyeti yok; arkamda kalgan tuyak cok folk.: nesil, zürriyet bırakmadım; kalbadı perzent – tuyağım folk.: çocuğum-zürriyetim kalmadı; tuyak kör-: çocuk sahibi olmak.