uzanış- müş. uzan-’dan.
uzant-, et. uzan-’dan.
uzar-, uzamak (uzun olmak); ayağı uzarbas: iyilik görmez; colunğu uzarsın! bk. col 1; eteği bütölüp, cenği uzardı bk. bütöl.
uzart-, uzatmak.
uzartuu-, uzatma.
uzat-, 1. uzaklaşırmak, gitmye müsaade etmek, kendinden uzağa bırakmak; geçirmek (teşyi etmek); 2. kızı güveyin köyüne göndermek; 3. kocaya vermek.
uzata, boyunca, boyuna, boyuna giden: uzatasınan ketken: uzununa giden, boyunca giden.
uzatış-, müş. uzat-’tan.
uzatuu, geçirme, teşyi.
uzatuuçu, geçirici teşyi eden.
uzda-, bir işi ustalıkla, merhametle yapmak.
uzdat-, et. uzda-’dan; çımırata tiktirgen, uzdan uzğa uzdatkan folk.: pul pul nakışla işletti, elişi ustalarından en ustası olan kadına marifetini göstermeyi emretti.
uzoo, işs. uza-’dan.
uzun, uzun, uzunluk; boyu uzun; uzun boylu; zunubuzdan cattık: uzanarak yattık; uzundan uzak, köpkö tuzak kılba: mızmız olma pısırıklık etme!; uzun sarı bk. sarı I; kısa eldin uçu, uzun eldin kıyırına cayılat: küçük memleketten çıkan bir şayia büyük memleketin kenarlarına kadar yayılır (yayıntı her yere gider).
uzundu, uzundu kekçe: gece geç vakita kadar.
uzunduk, uzunluk.
Dostları ilə paylaş: |