balak, f. Tar. Kırbaç yahut değnek, falaka (cismanî ceza âleti) ; balak al- yahut balak ur- : cismanî cezaya çarptırmak; cüz kamçı balak uruldu : (cezandırılana) yüz tane kamçı darbesi indirildi.
balakay, çocukcağız;
balakayım : çocukcağızım.
balakçı, tar. Cismanî ceza ameliyesini yapan.
balaket, a. 1. Felâket, kaza; mihnet; bargan cerinğ ot bolsun, balaketi cok bolsun! (iyi dilek) : vardığın yerin otu bol olsun; felâketi olmasın! : balaketinğdi alayın ok. : sevgilim, canım (harfiyen : sana gelen felâketi üzerime alayım) : 2.belâlı hiylekâr; balakettey bilet : çok iyi biliyor.
balaluu, çocuklu, çocuk sahibi; katın-balaluu kişi : karısı ve çocukları olan kimse; aile sahibi; balaluu üy-bazar, balasız üy-mazar ats. : çocukluk ev-pazar; çocuksuz ev-mezar; agayında kadırın calaluubolsonğ bilersinğ, ata-enenin kadıran balaluu bolsonğ bilersinğ : dostun /4/ kadrini iftiraya uğradığın zaman anlarsın; ana babanın kadrini ise, çocuk sahibi olduğunda anlarsın.