cagcay- = cakcay- .
cagdan, r. camadan.
cagday, şart; durum. ahval; iştin cagdayına kara! : işin ahvaline bak!
cagdayluu, cagday’a ilişkin olan; üy cagdayluu cumuştar: ev işleri evdeki işler.
cagımtalan- = cagın- I.
cagın- I, yaltaklanmak, hoşa gitmaye çalışmak, yaranmak; aga emine cagınasınğ? : neden ona hep yaltaklanıyorsun?
cagın- II, sürmek; upaga endikti koşup cagındı: üstübece allığı karıştırarak sürdü.
cagınuu, işs. cagın- I, II.
cagınuuluk, müdahane, riya, yaranma; önğ karamalık, cagınuuluk: riya ve yaranma.
cagış, hoşluk, gökçeklik.
cagıştık = cagış.
cagıştuu, hoş, gökçek.
cagni, a. yani; başka tülü söylersek.
cagoo, 1. ağaçtan iğneleri bulunan ve alıcı kuşun boynuna takılan bir iptir , ki bu, onun, gagasıyla üzengi kayışına ilişmesine mani olur; 2. yaka; 3. boyunbağı, kıravat.
Dostları ilə paylaş: |