caltar- , 1. esaretini kaybetmek, korkmak; 2. kaçınmak, sakınmak (diyelim, darbeden) .
caltılda- , göz kamaştırırcasına parlamak, yıldırmak.
caltıldat- , et. catılda- dan.
caltıldoo, yıldırma, yalabıma.
caltır, parlak; caltır muz: parlıyan (yüzeyi dümdüz olan) buz.
caltıra- , yıldırama, yalabıma.
caltırat- , et. caltıra- dan.
caltıroo, parlaklık.
caluu, 1. böbürlenme, burun şişirme, kibir; 2. arzu istek; can caluum aytayın folk. : kudsi arzumu söylemek istiyorum.
caluun, r. kon. maaş, aylık iş ücreti.
cam I, cemi; tekün, top.
cam II, müdafi; taraftar.
cam III, (bk. küm) bala üçün kişi otko, camga tüşöt : evlat için insan ateşe ve suya düşmeye hazırdır (harfiyen: ota ve suya düşer ) .
cam IV , f. cam kese : kadeh; bokal, kupa.
cama I, yahut kara cama : ıskarbot (hastalık) ; oozunğdu kara cama cesin! (yahut alsın! : ağzını ıskarbot çürütsün! ) .
cama- II, yamamak, yama koymak.
camaa = camaat.
camaaçı, yama.
camaaçıla- , yamamak, yama koymak.
camaaçılat- , et. camaaçıla- dan.
camaaçıluu, yamalı, yamalarla dolu.
Dostları ilə paylaş: |