canaş- , 1. yan yana bulunmak; yan yana bulunmak veya hareket etmek; canaşa: yan yana; böğür böğüre; canaşa cat- : böğür böğüre yatmak; canaşa bastır- : yan yana gitmek; 2. yaklaşmak, yanaşmak.
canaştır- , yaklaştırmak, yan yana koymak, böğür böğüre koymak.
canatan, gene, yeniden, yeni baştan.
canayak, kulplu çanak (daha fazla nasıbay bk. tütünü övütmek için kullanılır) .
canaza, a. dn. cenaze namazı kılmak.
canbaguu, bk. can II.
canbaktı= can baktı ( bk. bak IV) .
canbaş= cambaş.
canbütkön, bk. can II.
cancak, (can- cak) bk. canI.
cancökör, tarafdarlık, yardakçılık.
canç- , dövmek; parçalamak, ezmek.
cançıl- , ezilmiş, dövülmüş olmak.
cançıra- , kırılmak, parçalanmak, ezilmek.
cançmal, darı yarması, süt ve yap ile yapılan bir nevi yiyecek.
cançuu, işs. canç- tan.
cançuur, havan (havaneli ile birlikte) .
canda- , 1. yanında bulunmak; yan yana durmak; 2. yakın gelmek, yanaşmak; 3.hizmet etmeye çabalamak; yaltaklanmak; yaranmak.
candama, 1.yanda bulunan nesne; yandaki; teğit( temas eden) ; süylömdün candama müçölörü gram. : cümlenin tali ( ikinci derecedeki) üyeleri; 2. (kuşakta)üzerinde bıçak taşınan kayış; 3. yol arkadaşı.