alagdılan-, fikrin bir yana sapması, duraklamak; bir işke alagdılanıp: bir iş yüzünden gecikerek.
alagdılık, dalgınlık.
alaaguu, bir nevi yabani orman güvercini.
alak, dışarı fırlamış, çıkık (gözler hakkında); alak közdüü: gözleri dışarı fırlamış olan; alak-culak et- : korkaraketrafa bakmak.
alakaçma, bk. kaç.
alakaçtı, bk. kaç.
alakan, avuç; alakanın çap koydu: el çırptı, avuçlarını birbirine vurdu; alkanga sal- : methü sena ederek yükseltmek, saygı göstermek ((harfiyen: avuca koymak); kamçının aşkanı (yahut düzce alakan) : kamçıyı sapıyla birleştiren kayış; uuktan alakanı bk. uuk; kur alakan yahut kuru alakan: boş elle, boş avuçla; kur alakan keldim: boş elle geldim, hiçbir şey getirmedim; elime hiçbirşey geçmedi.
alakanda-, avuçlamak; alakandap eş- : bir nesneyi avuçlar arasında sıkarak bükmek; kamçı alakanda- : kamçıyı sapına bağlamak.