caş, 1. genç; caştayınan: gençliğinden beri; caştayımda cetim kaldım: çocukluğumda öksüz kaldım; 2.ham (olmamış); caş kayış: sepilenmiş deri; 3. yaş (ömrün yıl ile ölçülen miktarı); caşka tol yahut caşka cet-: bülûğa ermek (erkekler hakkında); mektep caşına ceptgeen baldar: mektep çağına ermemiş çocuklar; caşınğ caş: sen daha gençsin; -4. ömür, hayat; ceti kündük caşım bar folk.: yedi günlük ömrüm kalmış; ırgıp ketet başınğız, tügönüp kalat caşınğız folk.: başınız uçar, ömrünüz sonuna erer; gözyaşı; çolok caş: bir damla gözyaşı; közünön çolok-caş çıktı: gözünden yaş damlaları aktı.
caşa-, yaşamak, sıhatte ömür geçirmek; cıyırma caştı caşagan: yirmi sene yaşamış , yirmi yaşında; caşasın!: yaşasın!. sağ olsun!;caşasın bütkül dünüyödögü sotsialistik revolutsiya!: yaşasın bütün cihan sosyalist devrimi; köpcaşagan bilbeyt köptü körgön bilet ats.: çok yaşıyan bilmiyor, çoğu görenbiliyor. (çok yaşayan değil, çok gezen bilir.)