caşamal, yaşlı.
caşanğ, yeşil, taze (ot hakkında); caşanğ çöp: taze, yeşil ot.
caşanğkıra-, 1. bir parça yaşamak; caşanğkıragan: yaşlı; 2. biraz gençleşmek.
caşar ı, (filân kadar) yaşında; altı caşar: altı yaşında, altı yaşında olan.
caşar-ıı, gençleşmek.
caşart-, gençleştirmek, tazelik vermek.
caşartuu, gençleştirme.
caşaruu, gençleşme.
caşat-, yaşatmak, yaşamal imkânı vermek.
caşçılık, gençlik; gençliğe has olan her şey ve hal.
caşı-, hemen ağlayacak bir durumda bulunmak, gözler yaşarmak; neşe kaçmak; söögüm caşıdı: (acımaktan) yüreğim kan içinde kaldı.
caşınğkıra= caşınğkıra.
caşık, 1. yavan (et hakkında); arık; zayıflammış, caşık et: arık hayvanın eti, yavan et; eti caşık (hayvan hakkında) semiz olmıyan; eti kalgan kök caşık, kanı kalgan bir kaşık folk.: teni morlaşmış kanı bir kaşık kalmış; zayıf, sağlam değil, gevşek (diyelim-demir bıçak hakkında); caşık temir: adî-demir(çelik değil); caşık cürök: yüreği yufka, merhametli, ağlayık,; 3. daima ağlar gibi duran; caşık ün: ağlayık kimsenin sesi; 4. hazırcevap olmıyan kimsenin hali.
Dostları ilə paylaş: |