celbürööç; 1. ziynet yerine kullanilan türlü köstekler, madalyonlar, cici biciler; 2. köttük’ün bir parça yukarisinda (bk. köttük) kuskuna takilan süsler.
celde-, 1. kopmak, çikmak (yel hakkinda); kün celdey tüsüp, möndür caadi: rüzgar çikti ve dolu yagdi; 2. genis yayilmak: atagim curtka celdegen folk.: ünüm (söhretim) halk arasina yayilmis.
celden-, rüzgarin tesirine maruz kalmak; rüzgarda serinlemek, havalanmak.
celdet, a. 1. cellat; iskence yapan; 2. tar. muhafiz, bekçi; nöbetçi.