cortuulçu , yağmacı; sen colooçu bol-sonğ — ket , cortuulçu bolsonğ — ket (yakarış) : yolcu olsan da git , yağmacı isen de git!; cortuulçunun başı coldo kalat : su testisi su yolunda kırılır (harfiyen : yağmacının kafası yolda kalır).
coru I , bir cins akbaba kuşu; Vultu - ridae (bu kurşun bütün soyu sopu-nun adı olarak); kök coru yahut sakalduu coru : sakallı karakuş: con coru : iri , çüylüü (bk.)
coru- II , 1. tâbir etmek (yormak); tefsir eylemek; tüş corudum : rüyayı tâbir ettim , düşü yordum; 2. tasavvur etmek , tahminen söylemek; anıgın bilbey ele oy corup süylöp oturat : işin hakikatini bilmiyor; yalnız tahminen söylüyor.
coruk , 1. yürüme , yürüyüş; corugu tınç at : yürüyüşü rahat olan at; 2. hareket tarzı , gidişat; amel (iş); bul corugunğ koybosonğ , bir bala aga salasmğ folk. : bu gidişatından vazgeçmezsen , bir belâya çarparsın; kay coruk menen : ne tarzda , ne gibi yolla; kılık-coruk : bütün hareketlerin ve işlerin topu; gidişat , hareket tarzı; 3. zuhurat; fenomen; bu emine degen coruk? : bu nasıl bir tavır?; turmuştun tok-son coruguna moyun tozup : hayatın türlü değimlerine duçar olarak; coruk-cosun : eskiden kalma örf ve âdetlerin topu.