alçılant- , et. alçılan- dan; attı alçılantıp bastırdı: atı yiğitçe yürüttü; tebeteyin alçılantıp kiyip: kalpağını yakışıklı bir tarzda giyerek.
alçılanuu, işs. alçılan- dan.
ald, yahut aldı (âdet olduğu üzere mülkiyet zamirleri ile kullanılır) , 1. ön; ön kısım; aldında: önünde; ona göre önde; aldı menen: her şeyden önce; birinçi attanıp, aldıga bastırdı : birinci olarak ata bindi ve başkalarından önde yürüdü; aldı- artın karabastan: etraflıca düşünmeden, ihtiyatsızca; aldınan öt- : (herhangi birisine) ihitiramkârane ricada bulunmak; sakalduulardın aldına öttü: ihtiyarlara ihtiramkârane bir rica ile müracaat etti; aldınan çıgıp keldi: karşısına çıktı; aldıda: önde; 2. öz aldınça: kendi başına müstakillen; öz aldınça kün köröt: kendi igeliğiyle yaşıyor, kendi rızkını kendisi kazanıyor; aldı aldınan buzulup folk. : kendiliklerinden çözülerek (inhilâl ederek); 3. en iyi; adamdın aldı: en iyi adam; 4. aldınğan keteyin, yahut aldınğa keteyin okş. ; sevgilim (harfiyen: senden önce gideyim, yani bensenden önce öleyim de, sen uzun yaşa); 5. aşağı; aşağı kısım; kilemdin aldında: kilimin altında; mıltıktın aldına aldı, tüfek ateşi altına aldı, ateş etmeye başladı; kol aldında: tabiiyette, itaat altında.