cuu- II, yaklaşmak.
cuuçu, dünür; kılavuz (evlenme işlerinde aracılık eden); cuuçu tüş-: kılavuzluk etmek, kız istemeye gitmek; cuuçu ciber-: kılavuzlar göndermek.
cuuçuluk, kılavuz vazifesi yahut durumu.
cuugan, sütle terbiyelenmeyen aş, yavan.
cuuguç, yıkamak için kullanılan nesne; kıl cuuguç: kazan, tencere yıkamak için lif yerine kullanılan bir tutam at kılı.
cuuk, yakın; keçke cuuk: akşama doğru; keçke cuuk bolgondo: akşam yaklaşırken; cuukta: yakında.
cuukta-, yaklaşmak.
cuuktat-, yaklaştırmak.
cuuktatuu, işs. cuuktat-dan.
cuuktoo, işs. cuukta-dan.
cuuktuk, yakınlık.
cuukunda = cuukta.
cuumal, ak cuumal 1) beyaz, soluk (yüz hakkında); soluk yüzlü; 2) sarışın.
cuump, cum-dan gerundif.
cuun I, caan I sözünün tekidir.
cuun- II, yıkanmak; suuga cuun-: su ile yıkanmak.
cuundu, yıkandıktan sonra dökülen su.
cuundur-, et. cuun- II den.
cuur-, yuğurmak; karıştırmak; kamır cuur-: hamur yuğurmak yahut açmak; mayga cuurup tokoç kıl-: (hamuru) yağda yuğurarak, ekmek pişirmek.
cuuran, bal cuuran = balcuuran.
cuurat, halis (su karıştırılmamış ve üstü alınmamış) yoğurt; üyündö kaşık ayranı cok, kızının atı Cuuratbek ats.: evinde bir kaşık ayranı yokken kızının adı Cuuratbektir: <>.
Dostları ilə paylaş: |