cuuruluş-, müş. cuurul-dan; ak buudaydın ununday cuuruluşup turdu deyt folk.: (sevgililer) beyaz buğdayın unu gibi yuğruldular, birleştiler.
cuuş- I, hep beraber yıkamak.
cuuş- II, yaklaşmak, yakın gelmek, birbirine yakın gelmek.
cuuşa-, 1. tam sükûn ve rahat içinde bulunmak; (karnını doyurduktan sonra tam bir sükûnet içinde ve ımızganarak yatan hayvan hakkında); 2. mec.ölüvermek.
cuuşanğ, (koyun kırkmak için kullanılan) makas, sındı, kıptı, kırkı.
cuuşat-, et. cuuşa-dan; koylorun iyripcuuşatıp salıptır : koyunlarını bir araya yığdı ve onları dinlemeye başladı.