çırma-,yumak şeklinde komak; bükmek, sarmak; çiy çırma- : çiy sarmak (çiğden yapılan hasırın ayrı ayrı sapları, bk. çiy ı); saat çirmasın ! : başına bir fenalık gelsin ! : anı meret çırınası : fena duruma düştü, felakete uğradı; ekçini menet çırmasa, kotur bolup kaşınat folk. : keçiye felaket gelirse, uyuz olur ve kaşınıyor.
çırmak,dürülmüş, sarılmış; çırmak çiy : taneleri yünle sarılmış olan çiy.
çırmal-, mut. çırma-dan.
çırmalış-, birbirini sarmak.
çırmanğda-, kıvrılmak.
çırmıkta-, sık sık hastalanmak (çocuklar hakkında).
çırmook,yabani keten, cuscuta europaea; yabani kara buğday; öksüz urganı; convolvulus (ot) pyrola rotinofolia ; sarı çırmook : convolvulus arvensis.
çırp, çırp et- = çırım et- (bk. çırım ı).
çırpı-, ince tabakaya ilişmek ve onu çıkarmak; bir nesneyi ince tabaka şeklinde kesip almak; çetinen çırpıp ketti : ince tabakayı ayırdı (diyelim, keskin bir bıçakla öyle kesti , ki ince bir parça kopuverdi).
çırpık,ufak dallar, çrpı; çubuklar, kuru dal; çırpık özün tal oyloyt ats. : kurumuş dal kendini söğüt zanneder.