dalp: dalp et- (ağır ve hantal bir nesne hakk.) düşmek; uyğa dalp etip sekirip minip aldı: sıçradı ve bütün ağırlığı ile ineğe bindi.
dalpağay büyük ve biçimsiz.
dalpay-,büyük ve biçimsiz olmak; dalpayıp kelip, bir coru kondu: bir akbaba uçup geldi ve kondu.
dalpılda-, 1. dalgalanmak; 2. manasız sözler söylemek; çene çalmak; dalpıldap ele basıp cüröt: aylak aylak dolaşmak (evde – eve gezmek); kaçan bolso ele dayını cok dalpılday beresinğ: sen her zaman saçma şeyler söylüyorsun.
dalsız, taayyun etmemiş; noktası – noktasına belli değil; dalsız çonğduk: namuayyen hacim.
dam: dam ur yahut dam koy- = dem ur- (bk. dem 1); aldınğdağınğdı içe albay, kazanğa dam koyosunğ: önüne konulan yemeği henüz yememiş olduğun halde kazana bakıyorsun.
dama, a. umut; güvenç; iştah; meyletme; hırs; dama kıl- : umut etmek; göz komak; cokton dama kıldı: yok şey için tamahkarlık etti; büyük şey peşinden koştu; daması çonğ: aç gözlü.