darımçı, darım (bk.) usul ile tedavi eden sahte tabip (üfürükçü).
darımda-, darım (bk.) usulu ile tedavi etmek.
darıs, a. ders; darıs oku- 1) ders hazırlamak; 2) (mektepte) ders okumak.
darıya, f. nehir; büyük ırmak.
darkan, (kahraman destanında) demirci; kıldınğ bele kılıçtı, darkan? soktunğ bele soottu, dakan? folk.: kılıç yaptın mı, demirci? zırh döktün mü, demirci?
darkılda-= darkıra-.
darkıra-, şiddetli bağırmak; boğazı yırtılıncasına bağırmak, haykırmak.
darköy, f. dn. saraylar köşkler.
darman, f. derman: darmanım ketip turak: dermansızlık hissediyorum; dermanım kalmadı; darı – darman bk. darı.
darmanduu, kuvvetli; sağlam.
darmansız, gevşek; kuvvetsiz: dermansız.
dermansızdık, kuvvetsizlik; dermansızlık.
darmek, darı sözünün tekidir.
darmekçi, tabip.
daroo, çabuk; tez; bir lahzede.
dars= darıs.
dart, f. hastalık; keder; dert; közdö caş, köküröktö, dart: gözde yaş, göğüste dert.
dartta-, dert çekmek; kederlenmek; hasta olmak.
darttan-, mut. darttan-dan.
darttikem= dattikem.
darttuu, hasta.
dası-, itiyat etmek;el alışmak; dasıbağan; tecrübesiz; toy; dasığan corğo: çok binilmiş yorga (at).
Dostları ilə paylaş: |