degele= degi (bk.) + ele (bk. ele ı); degele katuu süyünüp: aşırı sevinerek.
degi, mutlaka; tamamen; degi kördünğbü! hiç gördün mü? degi aytınğızçı! nihayet söylesene; degi emine bolso da: ne olursa – olsun; degi oyunğda bir deme barbı?: fikrinde, hiç olmasa, bir şey var mıdır!; degi uşunday bolso dağı: öyle olsa dahi; isterse, bin kere öyle olsun, fakat…
degiz-, et. de-den.
dekabr, r. ilkkanun.
dekada, r. dekat (decade) on gün.
deke, f.: deke – duka: galeyan; çırpınma; şiddetli arzu; deke – duka bolup cüröt: büyük heyecan içindedir; sabırsızlıkla bekliyor.
dekilde-, sabırsızlık göstermek; bir işi acele, üstünkörü yapmak; ivmek; cöö dekildep gazeta taşıyt: koşa – koşa gazete dağıtıyor; al kaçan kelet dep, dekildep turduk: o ne zaman gelecek diye sabırsızlıkla bekleyip durduk.
dekildet-, et. dekilde-den; kitepti ciber dep, dekildete beret: kitabı gönder diye sıkıştırıyor.