denğgeel, seviye; madaniy denğgl: kültür seviyesi; tak denğgeel tuşuna keldenge: tam önüne geçip durduğunda.
denğgeldeş- I, müsavi, denk; eköönün küçü denğgeldeş: ikisinin gücü denktir.
denğgeldeş- II, rekabet etmek; boy ölçüşmek, asman menendenğgel deşken deşken uçsuz too: gökle boy ölçüşen, ucu-bucağı olmayan dağ.
denğgene, f. arifâne esası üzerine verilen bir ziyafettir, ki bunun için koyun kesilir (karş. coro, şerne, ülüş).
denğiz, deniz,
denğkiy- , aşırı uzun boylu ve çirkin olmak (başlıca, kadınlar hakkında); u denğkiygen! : vay, seni, ızbandıt!
deniy-, düm-düz olmak; pürüzler giderilmek.
deniyt-, düzletmek; pürüzler gidermek.
depkir I= tekbir.
depkir II, ruhî muvazene (cesaret, maneviyat); depkiri kaçıp kaldı yahut depkirin tappay kaldı: korktu, şaşaladı; depdir tappağır! : rahat yüzü görmeyesin! depkirin aldı: (herhangi bir şey)onu korkuttu; depkirin taptırbadı: onu çok fena bir duruma soktu.