doola-, dava etmek, hak iddia etmek; mahkemede duruşmak.
doolaş-, biri-birini dava etmek.
doolaştır-, (üçüncü eshası) karşılıklı davaya, mahkemeye kadar gitmeye sebep olmak.
doolat-, et. doola-dan.
doolbaş, davul, alıcı kuşla avlanırken kullanılan küçük davul.
dooluu, munazaalı.
doomay, doo sözünün tekidir.
doomat, a. töhmet, iftira.
door, a. 1. asır; devir; door sür-: hüküm sürmek; anın dooru cürgön çakta: onun hüküm sürdüğü devirde; 2.= dooron.
dooran= dooron.
doorloş, muasır; çağdaş.
dooron, a. 1. dn. ıskat: ölünün kaldırılmasından önce, onun ruhunun kurtulması, yani azaplarının afedilmesi ve kaldırılması için bir resmi mahsusla verilen sadaka; dooron ber- yahut dooron bayla-: dooron tertip etmek; dooron ötköz-: dooron ayınını idare etmek; 2. dn. cenaze namazından sonra hocalara dağıtılan sadaka; dooron al-: ölünün istirahati ruhu için yapılan ayin sırasında sadaka almak; 3. mec. hüküm sürme; ubağında dooron sürüp aldı: kendi zamanında hüküm sürdü, hakimiyetinin tadını aldı; dooronu cürüp turat: hükmü yürüyor, hüküm sürüyor.
dooruk, hadise; yaşama (baştan geçirme); 16-nçı cılı kırgızdınğ başınan ötkön dooruktadır: 1916 yılından beri Kırgızların geçirdiği hadiseler.