dükört, f. bıyık ve tırnak kesmek için kullanılan küçük makas.
düküldö-, 1. çarpmak (korkudan kalp hakkında); cürögün dülüldöp turat: kalbim şiddetli çarpıyor; ben pek korkuyorum; 2. emreder gibi bir eda ile konuşmak.
düküldöt-, et. düküldö-den.
düküy-, 1. kabarmak; şişmek; çıkık durmak (tümsek hakkında); 2. sık ve karanlık olmak (bulut, orman, bahçe hakkında); dükügön bak: ağaçları sık bahçe; düküygön ak bulut: koyu bulut.
düküyt-, et. düküy-den.
düküyüü, işs. düküy-den.
dülöy, 1. sağır; dülöy-dudak: sağır-dilsiz; dülüygö salam bersenğ, «atandınğ başı» deyt ats.: sağıra selâm verirsen, o seni sövmeye başlar; eti dülöy: kalın derili (ağrıya hessâs olmıyan); 2.kulak kiri; 3. güya hayvanların yüreğinde peyda olan küçük artık etler (lâymi zaidler (bu gibi etlerin bulunmaması bir koşu atı için iyi nişane imiş); tuyagında tura cok, cürögöndö dülöy cok folk.: tırnağında kemik yok (bk. tura 1), yüreğinde artık et yok; 4. alay-dülöy 1) tipi; 2) karışıklık; alt-üst olan durum; alay-dülöy boroşo soktu: tipi çevrinti yaptı; alay-dülöy boroon bolup turat: şiddetli tipi, kasırga vardır; 5. cer dülöy (yahut sadece dülöy): kurt mantarı (içi tozla donmul olan bir nevi mantar).