düülültür-, et. düülük-ten.
düynö, a. 1. dünya (âlem); 2. servet; düynösü tügöl: 1) refahın yüksek derecesinde; 2) hiçbir eksikliği yok; dür-düynö bk. dür II; 3. define; hazne; düynö taptı: define buldu; başına devlet kuşu kondu.
düynökor, a-f. dünya malü mülküne haris olan.
düynölük, dünyalık; alemşümul; düynölük rekor: dünya rekoru; calpı düynölük: cihanşümul.
düyşembi, f. duşenbe: pazartesi.
düyüm, muhtelif; her türlü; herneviden; düyüm darı: muhtelif ilâçların halitası.
E
e I, yahut ce (genizden söylenir): e! ; haydi! ; ya; haniya? , bakalım, nasıl? ; ee, emne kılıp catasınğ?: e, ne yapıyorsun bakalım!
e II, hey! bana bak-; ah! ay!
e- III, gayri kiyasî ve noksan bir yardımcı fiil: imek; bar edi: var idi; vardı; bar eken: var imiş, varmış; emegende= emey, bk. eken, ele II, emen II, emes.
ebak, k-a. çoktan; artık çoktan; ebaktan: çok zamandan beri.
ebakı, çoktanki; eski; çoktan olup biten; ebakı ötkön kün: çoktan geçmiş günler.
Dostları ilə paylaş: |