eçen, 1. nekadar; 2. birkaç; çok; eçen colu: birkaç defa; çok defa; eçen cılı: birkaç sene; çok yıllar.
eçendegen, çoklar; pek çoklar.
eçkısa: eçkısa cok: hiçbir şey yok; hiçbir zarar yok; hiç!
eçki, keçi; too eçki: dağ keçisi.
eçkir-, hıçkırmak; acı acı sesler çıkarmak; eçkirip ıyla-: hıçkırarak ağlamak; derinden iç çekerek ağlamak; eçkirip kül-: ca’lî bir tavırla ve yüksek sesle çok gülmek.
eçöö, kaç (tane, baş, kişi).
eçteke, bk. eç; eçteke cok: hiçbir şey yok; eçteke emes: zararsız; şöyle-böyle; ayrıca bir şey yok; hiç!
eçteme, bk. eç; tok bala eçtemeni oyloboyt ats.: karnı tok çocuk hiçbir şey düşünmez.