|
|
səhifə | 742/1828 | tarix | 03.01.2022 | ölçüsü | 6,96 Mb. | | #48112 |
| eş ıı = eç.
eş - ııı, 1. örmek; bükmek; cip eş-: iplik, ip bükmek; 2, yırtmak; yarmalamak; kançar menen kursagın eşe saydı: hançerle karnını yardı; hançeri karnına öyle sapladı ki bağırsakları dışarıya fırladı.
eşek, 1. t eşek; eşek sekirtmey : bildirbir oyununu hatırlatan bir oyundur; eşek takala bk. takala; 2. cuuşan’ın cıvatası (bk. cuuşan).
eşelon, r. askeri nakliye tren, katar; kademe.
eşen, f. dn. şeyh; mütesavvifler cemaatinin ruhani rehberi, mürşidi:
eşenge kol bergen : bir şeyhe mürit olmuş.
eşey-, 1. sarkmak (kulaklar hakkında): 2. bitap düşmek.
eşik 1. kapı ağzı; kapı; kişi eşinde mec. başkasının kapısında (ücretli) çalışma; birisinin hizmetinde bulunma; kişi eşiginde kün ötkön kedey : başkasının kapısında hizmet etmekle hayatı geçmiş fakir adam; eşik çiy : çiy sazından kapı perdesi (bk.. çiy ı); eşik tış : eşik çiyi dış yandan örten keçe parçası; eşiktinğ moyunu : kapı perdesinin dar üst kısım; eşiktinğ iyni : kapı perdesinin omuzları (onun yukarıdaki dar kısmımı başlandığı yer); eşik sal : kapı asmak; eşikke çık-: evden çıkmak; eşik tart- : 1) kapı açmak; 2) mec. (odadan evden) çıkmak; eşik ağa tar. : orta asya hanlıklarında muvazzaf bir şahsiyet : memur (kapu ağası); 2. eşikte : (evin, odanın) dışarısmda, avluda; eşikten : dış taraftan (avlu tarafmdan ve s.); eşikterı otun ketirip keldi : dışarıda odun kırıp geldi.
Dostları ilə paylaş: |
|
|