eşil-, mut. eş - ııı - ten; eşilgen kum: uynayan, bir halde kalmıyan kum; büyük kumsal; koydunğ kardı eşildı : koyunun karın delinip dagıldı (bağırsaklar yayılıp yatıyor).
eşilme (rad.), ufak moloz yığınları; eşilme too : rüzg.rın tesirile yu muşayan taşlardan düzülmüş olan dağ.
eşilt-, 1. et eşil - den; kök şiberdi eşilte basıp, suuğa. keldi : yeşil otu çiğniyerek, suya yaklaştı; 2. yağma etmek; altından girip üstünden çıkmak.
eşkile-, it. eş - ııı - ten.
eşteke, bk. eç.
eşteme, bk. eç.
eştemke. bk. eç.
eşten-, umut bağlamak.
eştenğke, bk. eç.
eştent-, et. eşten - den.
eştir, ördürmek, büktürmek.
et ı, et; ten; kanduu et : kanlı et (yağ bağlasın diye alıcı kuşları besledkleri taze et); etine kelgen (avcı kuş, koşu atı hakkında) antrenman görmüş; ava yahut koşuya hazır; sulp et : lop et (kemiksiz et; kemiğinden ayrılmış olan et); et bışım - aş bışım; bk. bışım; et betinen ket- : şiddetle atılmak; hırsla saldırmak; iç etinen : çıplak ten üzerine; iç etmen sup köynök oşol kempir kiyçü ele folk. : öteki kocakarı keten gömleğini çıplak tenine giydi; et menen çeldinğ orto cerinde ookat kılıp cüröt : şöyle - böyle, ne aç, ne tok, geçiniyor.