ık ıv, i. rüzgarın geçemediği kuytu yer; ince, rahat, sakin, yer; rahat muhit; refah; calpı kırgız curtuna şamal tiygis ık bolup folk; bütün kırgız halkı için rahatlık ve refah günleri geldi; 2. elverişli haller, elverişli fırsat; münasip an: ıgıma keldi : bana uygun geldi; kelsa yahut ığı kele kalsa : münasip fırsatta; ahval müsait olursa; ığın keltirerbiz: çaresini bulacağız gereği gibi başaracağız; ığıma ketirgen cok. ığıma kelse. cığat elem: kolayca yakalamak imkanını vermeden, eğer bu imkan olsaydı ben onu yere serecektim: siz menel bildinğiz gibi ığıbız kelispey turat : biz birbirimize uygun de1iliz; biz birbirimize denk değiliz; ığı kelişpeyt yersiz; uygun gelmiyor; ar ayıldın ığına caraşa : her köyün ahval ve şartlarına göre: aytuuğa toluk ığıbız bar; söylemeye tam hakkımız var; ığı cok pikir.: esassız fikir; kabar alar ığı cok : haber almak için bir ima bile yok.