ınğıran-, iyi anlaşılmayacak tarzda konuşmak; ağız içinde bir şey gevelemek.
ınğırçak, 1. yük eyeri; öküz semeri; ınğırçaktay. zayıf, kurumuş; ınğırçağı ırdap kalıptır mec. perişan oldu, dilenci durumuna düştü; 2. mec. kötü at.
ınğırçaktuu, üzerine yük yahut öküz semeri vurulmuş olan.
ınğırsı-, 1. ağır ağır sızlanmak; tembelce gerinerek ıkınmak; ınğşıp- ınğırsıp: gerinerek ve ıkınarak; 2. gevşemek; sölpümek; ınğırsığan talaa: (sıcaktan)kurumuş sahra; 3. meyus ve mahzun dolaşmak; aç- cılanğaç ınğırsıp catat hazin bir tavırla aç ve çıplak yola koyulmuş gidiyor.