ıraakçıl, (koşu atı hakkında) uzak mesafeye koşabilen (yakın mesafede ise, kendinin koşu kuvvetini göstermeyebilir).
ıraakı, uzaktaki; uzak; tee ıraakı too: şu uzaktaki dağ.
ıraaksın-, kendisi için uzak saymak.
ıraaksınt- kendisinden uzaklaştırmak.
ıraaktık, uzaklık.
ıraat, a. riayet; ıraatı menen: müteakiben, arka- sıra.
ıraazı= ıraz.
ıraazlık= ırazılık.
ırakat, a. rahat; keyf; haz; ırakat kör-: rahat görmek; refah içinde yaşamak; keyf içinde yaşamak.
ıraakattan-, rahatlanmak.
ırakım= ırayım.
ırakmat, a. şükran, teşekkür, Allah razı olsun! : atanğa ırakmat! : aşk olsun sana!.
ıramalı a. merhum (ölmüş), rahmetli.
ıramat, tar. halk üzerine tarhedilen vergilerden biridir; şayloo bolgondo elden ıramat çığım cıynap alışçu ele: (nahiye ve köy idarecilerinin) seçimi snasında halktan hernevi vergi ve resimler toplanıyordu.