ıştan, kadın pantalonu; donu; ıştanı meni başıma; folk. o kadın beni rezil etsin; o kadın beni kahretsin! (harfiyen: o kadının donu benim başıma dolansın;).
ıştap, kon. = ştap.
ıştarap, kon. = ştraf.
ıştat, kon. = ştat.
ıştatnıy, r. kon. kadroluk: kadroya dahil olan.
ıştık, tütsüleme yeri (dereyi tütsülemek için kullanılan yer) ; kol ıştık: toprakta açılmış olan tek bir delikli tütsüleme yeri.
ıştırap, kon. = ştraf; ıştırap sal- : ceza kesmek.
ıştoo, işs. ışta- dan.
ıştuu, isli, islenmiş; tütsülenmiş; tütsülenmel suretiyle işlenmiş olan (deri).
ıyğılık: ıyğılığım çıçkılık boldu: içinden çıkılmaz bir duruma düştüm; işin hangi tarafından tutmasını bilmiyorum (hiçbir işim gereği gibi yürümüyor).
ıyık 1. kutsal, mukaddes; uğurlu, talih getiren; koom mülkü- ıyk mülk: cemiyet malı mukaddestir; ıyık mildet: mukaddes vazife; ata mekenin saktoo- Sssr grajdanğdarının ıyık mildet; vatanı korumak- Sovyet Birliği vatandaşilarının mukaddes borcudur; ıyık kötör-tar. 1) sevilen bir hayvanı, binilmemek ve kesilmemek şartiyle sürüye katmak; 2) hastanın sürüdeki sevgili hayvanını yakalamak ve hasts istediği zaman kesmek; 2. cıdağı yağır (bu manayla daha ziyade: ıyık cal).
ıyıktaş-, birbirine sokularak sıkışmak; bir biribizge ıyıktaşıp, iyrilip catıp uktap kaldık: birbirimize sokulup sıkışarak, toparlanarak uyuya kaldık.
ıyın-, ıkınmak; kendini zorlamak; ıyınıp- ıçkınıp: ıkınarak kendini zorlayarak.