ilegen, f. tabak, leğen; çnı ileğen: porselen, fayand tabak.
ileger, a- f. = ilelüü.
ilegilek, beyaz leylek; kara ilegilek: siyah leylek.
ileki= eleçek.
ilekilek= ilegilek.
ilelüü, a.- k. hilekâr, atik, becerikli; ilelüü balban: usta pehlivan; güreşin türlü türlü usullerini bilen güreşçi.
ilenğ: ilenğ- salanğ: yavaşça, ağır, gevşekçe, istemiyerek; oorusu ayıkpay, ilen- salanğ bolup cüröt: hastalığı aynı durumdadır; ne daha iyi, ne daha kötü; cumuştu bütürböy, ilenğ- salanğ kılıp cüröt: işi birirmeyip, boyuna sallıyor.
ilep, 1. sıcaklık, sıcak hava; ısıktınğ ilebi kaytkanda: sıcaklık inerken; ottun ilebi: ateşin verdiği sıcaklık; ilep tart: havayı içeri çelmek; bıçak ile tartıp tutar; bıçak çok iyi kesiyor; korkunç ilebi alğan cüröğü bir az es alğanday boldu: korku almış kalbi birparça sükûnet bulmuş gibi oldu; ilebine dan bışpayt: yanına yanaşılamıyor 2. seslenme, nida; ilep belgisi gram. haykırış, nida işareti.