kabar I, a. haber; sahk; tebliğ; kabar al- : haber almak: haberdar olmak; kabar ber- : haber vermek; haberdar etmek; kabarım cok: bilmiyorum, haberim yok, haberdar değilim; kabarına albadı: kulak asmadı,aldırış etmedi, ona vız gelir; bey kabar: habersiz, bihabaer; kabarın bildinğerbi? : ondan bi haber aldınız mı? kabarınğarda bardır: belki siz hatırlarsınız; kabar-atar: haber, habercik.
kabar- II, kabarmak; şişmek; kabarıp açuusu keldi: pek fazla hırslandı, ayranı kabardı.
kabarçı, 1. haberci; malûmat verici; 2.muhabir, reportaj yapan; gazete kabarçısı: gazete muhabiri; ayıl- kıştak kabarçısı: köy muhabiri: köyden gazetelere haber yazan muhabir.
kabardan- , haber almak; haberdar olmak.
kabardanış, işs. kabardan- dan; kabardanış kerek: haberdar olmak lâzım.
kabardant- , haber vermek; haberdar etmek.
kabardar, a- f. haberdar, kabardar bol: haberdar olmak; tetikte bulunmak.