araket, a., hareket; çalışma; teşebbüs; uğraşma; araket kılsanğ- berek ats. çalışırsan bereket bulursun; kıştın areketin kılıp atam: kış için ihtiyat (lâzım olan her şeyi) hazırlıyorum; araketke tüş- : işe başlamak; faaliyete geçmek; soguş areketi: askerî harekât.
arekette- , harekete getirmek; faaliyete geçmek; kolu- butum menen arakettep: ellerim ve ayaklarım ile harekete getirerk.
areketten- , hareket etmek; teşebbüs etmek; çalışmak; çabalamak; emine ele arekettenip atasınğ? : neyle uğraşıyorsun?
arekettenüü, işs. areketten- den.
areketteş, karşılıklıca hareket eden; hep beraber iş gören.
araketteştik, karşılıklıca hareket.
arekettüü, müteharrik; faal.
arakkeç, arakeç.
arakkeçtik = arakeçtik.
arakkor = arakor.
arakor, k- f. ayyaş.
arakorduk = ayyaşlık.
aral, ada; eki suununğ aralı; nehrin iki kolu arasındaki ada; carım aral: yarımada.
arala- , bir şeyin arasında gezmek; tokoy aralap: ormanda dolaşarak; tınçtık aralapturdu: sükûnet hüküm sürüyordu; sakal murutun ak aralap kalgan: sakalı bıyığına kır serpmiş.
aralaş I, karşık; karıştırmak suretiyle; uyku aralaş: yarı uymuş halde; yarı uykuda iken; cibek aralaş: yarı ipekli.
aralaş- II, 1. karışmak; mezcedilmek; bul işke men aralaşpaymın: bu işe ben karışmayacağım, bu işte benim iştirâkim yoktur.