kak I, karga ötmesi; karğanınğ “kak” etkeni özünö kumbanıç ats. karga ötüyor ve kendisi seviniyor.
kak II, tam; noktası- noktasına; ne fazla, ne eksik; kak tüştö: tam öğleyin; kak ele özü: tam kendisi; köçönünğ kak ortosunda; sokağın tam ortasında; kak üstünön çıktı: tam üzerine geldi (bastırdı) .
kak III, kurutulmuş, sert, katı, kuru, çorak; kak baş: 1) kurumuş kafatası; 2) hilekâr, kurnaz; kak çeke (at hakkında) kuru alın kuru kafa (cins olma ve yürüklük beldeğidir)
kak VI, çorak yerde küçük bataklık; katuu cerge hak turat, kayrattuu erge mal turat: ats. katı zeminde bataklık kalır, gayretli yiğitte mal kalır.
kak- V, 1. vurmak, çarpmak, çırpmak; kakmak, çakmak; kazık kak- : kazık çakmak; kiyiz kak- : keçe çırpmak; alma kak- : (ağaçtan) elmayı vurup düşürmek; kirpik közün kakpay: gözünü kapamadan; eer kaktı bk. kaktı; düşmandı ak- : düşmanı defetmek; kozğolonğçulardın atakasın kâğıp salıştı: âsilerin hücumunu püskürttüler; 2. korku vermek için bağırmak; balasın kagıp koydu: çocuğuna bağırdı; 3. es. (bu manayla daha doğrusu öpkö kak-) ; hastayı, kefaret için kurban edilmiş hayvanın ciğerleriyle vurmak (karş. kağıl- 2) ; 4. bağıp kak- : lâlâlık etmek; üzerine titremek; itina ile terbiye etmek; bağıp kakkan balam: üzerine titrediğim çocuğum; 5. can kak- : ısrarla rica etmek.