kaltaktat- , et. kaltakta- ’dan; çonğ çara kımızdı kaltaktatıp kötürüp alıptır: o kadar büyük bir tasla kımız getiriyor ki ağırlıktan müvazenesini kaybederek sallanıyor.
katala- : kaltalap al- : torba torba, çuval çuval almak; (kıymetli şeyleri) bol bol almak.
kaltar, parlak siyah tüylü tilki (mavi tilki) ; cünü kaltarday bolup cata kaldı: 1) kılları mavi tilkinin tüyü yatıverdi; 2) mec. gayet zevklandı; suluuluğunğ karasam, suusar menen kaltarday folk. senin güzelliğine bakıyorum da, o zervada ile mavi tilkiye benziyor; ak kaltar: mavi tilki envainden biridir.
kaltay- , mutedil, mütevazi olmak: kaynağa kaltaybasa, kelin kelteybeyt ats. : büyük kayın mütevazi olmazsa, gelin de saygılı olmaz.