kanduu I, 1. kanlı; taza kanduu mal: halis kan hayvan; eski kanduu kişi: muhafazakâr, eski fikirli adam; 2. çok kan dökülmesine sebep olan çok kan döken; kana bulaşan.
kanduu II, hana malik olan; kanduu curt: hanı olan millet.
kanet, bk. kant II.
kanğ, bitiştirme, lehim yeri (tenekeden yapılan nesneler hakkında) ; çaka kanağınan çığıptır: kova lehim yerinden kopmuştur.
kanğda- , lehimlemek, perçinlemek (tenekeden saçtan yapılan eşya hakkında) .
kanğdat- , et. kanğda- ’dan.
kanğdoo, işs. kanğda- ’dan.
kanğğı I: kanğğı baş yahut başı kanğğı: yarı aklını kaybeden; yarı deliren; şaşalıyan.
kanğğı II= kanğkı.
kanğğıl, lagar at.
kanğğır- , yersiz- yurtsuz dolaşmak; durak ve sığınağa malik olmak.
kanğğıra- , 1. çınlamak (kof madenî nesne hakkında) ;büsbütün boş olmak; başım kanğğırap oorup turat: başım çınlıyor (şiddetlice ağrıyor) ; üy kanğğırap boş kaldı: ev bomboş kaldı; 2. afalamak, şaşırmak.
kanğğırat- , çınlatmak.
kanğğırt- , et. kanğğır- ’dan; kanğğırtıp aram öltürbö; folk. onu sığınaksız bırakıp boşuna ölmesine sebep olma!